Kevin Hakkında Konuşmalıyız

kevin hakkında konuşmalıyız

“Kevin Hakkında Konuşmalıyız” Film Analizi

“Kevin Hakkında Konuşmalıyız” filmi 2011 yılında Lynne Ramsay yönetmenliğinde yapıldı. Lionel Shriver’ın aynı isimli romanından uyarlanan bu film psikolojik gerilim türündedir. Kevin Hakkında Konuşmalıyız filmi, annelik ve anne-çocuk kavramının çocuğun psikolojisi ve davranışı arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Çevre, özellikle aile, çocuğun gelişimini etkilemektedir. Psikolojide bağlanma kuramı ya da bağlanma teorisi, çocukluk deneyimlerimizin gelecekteki yaşamımız ve kişiliğimiz üzerinde kalıcı etkileri olduğunu göstermektedir. Kevin Hakkında Konuşmalıyız filminde de, bu teorinin bir örneğini görüyoruz.

Dünyadaki ve ülkemizdeki birçok kültürde ebeveynliğin çoğunlukla anneye bağlı olduğu görülmektedir. Kevin Hakkında Konuşmalıyız filmi de bu gerçeği yansıtıyor. Filmde anne rolündeki Eva, seyahat etmeyi seven ve özgür bir yaşam tarzına sahip bir kadın. Hamile kaldığında ise anneliğe hazır değildi. Hamilelik onu psikolojik olarak çok etkiledi ve strese girmesine neden oldu. Örneğin, spor salonundaki diğer anneler gibi hissedemiyor. Eva hamileliğinden beri oğlu Kevin’i benimseyemedi. Oğluyla iletişim kurmaya çalışsa da, aslında Kevin’i, özgürlüğünü kaybetmesinin nedeni olarak gördü. Bu nedenle aslında onu suçlu olarak görüyor.

Kevin

Kevin bebeklik döneminde sık sık ağlar ve Eva bundan dolayı çok yorulur. Kevin büyüdükçe annesinden uzaklaşır ve sevgisizliğinin sebebi olarak bir şekilde annesini cezalandırır. Ayrıca, babasıyla normal bir iletişimi vardır.

Filmde Kevin’in tırnaklarını yemesi, annenin onu oral dönemde kabul etmeyi reddetmesinin yanı sıra bir travmanın sonucu olduğunu gösteriyor. Anal dönemde, yaşıtları gibi tuvalet eğitiminin olmaması, daha büyük yaşta bile konuşmayı reddetmesi veya annesinin onunla temas kurmaya çalıştığında tepkisiz kalması gibi travma sonuçları görüyoruz.

Kevin’in kız kardeşine duyduğu kıskançlık her ailede görülebilen olası bir durumdur. Annesinin kendisine göstermediği sevgiyi kız kardeşine göstermesinden duyduğu korku; acı, öfke ve saldırganlık olarak yansır. Aynı zamanda kız kardeşine zarar verme eğilimindedir.

Kevin’in sevgisiz ve ilgisiz olarak büyümesinin tek suçlusu annesi değil. Babası da, birçok kültürde olduğu gibi, birincil bakımı anneye bırakır ve sadece akşamları kısa bir süre için çocuklarıyla ilgilenerek babalık görevini tamamladığını düşünür.

Eva, Kevin’in yaptığı kötü şeyler için kendini suçlar. Annelik kavramı ve toplumun kendisine yüklediği sorumluluklar nedeniyle pişmanlık duymaktadır. Çünkü toplum Eva’yı tüm bu kötü olaylardan sorumlu tutuyor ve dışlıyor. Bu durumda, dış dünya Eva için ürkütücü olur. Ataerkil toplumlar, çocuklarla ilgili herhangi bir olumsuzluk durumunda anneyi suçlu görme eğilimindedir. Bu nedenle anne kendini suçlu hisseder. Anneliğin sosyal algısı tarih boyunca çocuğun bakımında rol oynamıştır. Çocukların birincil bakımı, özellikle de erkekler savaş zamanlarında savaşa girdiklerinde sadece anneye kalmıştır. Filmde Kevin’in psikolojik ve fiziksel bakımının çoğu annesi Eva tarafından üstleniliyor.

Bütün bunların sonucunda ergenlik döneminde Kevin’da ortaya çıkan sosyopat kişilik bozukluğu görülür. Sonunda, annesinin sevgisini ve ilgisini kazanmak için rakip olarak gördüğü babasını ve kız kardeşini öldürür.

Film boyunca anne-çocuk ilişkisi genel olarak ön planda tutuluyor. Baba rolündeki Franklin çok az görülüyor. Kevin’in duygu ve tutumlarında ilgisiz bir baba, bu yüzden anneyi paranoyak veya psikolojik olarak hasta olarak görüyor. Bu nedenle, Eva’yı Kevin ve Eva arasındaki kötü enerji için suçluyor. Bu, tedavi aramak yerine daha kolay bir çözüm gibi görünüyor, boşanmayı tercih ediyor. Burada cinsiyet rolleriyle karşılaşıyoruz. Çocuğun tüm yönlerinden sadece anne sorumluymuş gibi yansıtılır ve çoğunlukla ataerkil toplumlarda babanın kayıtsızlığı normal kabul edilir.

Sonuç Olarak…

Ebeveynler tarafından bebeklik döneminde ihtiyaçları doğrultusunda tatmin olamayan bazı duygular ve dürtüler, ilerleyen yıllarda saldırganlığa ve hatta bazı kişilik bozukluklarına yol açabilir. Çocukluk döneminde ailede karşılaşılan olumsuz tutum ve davranışlar nedeniyle, dikkat eksikliği, kötümserlik, değersizlik ve suçluluk gibi belirtiler ortaya çıkabilir. İlgisiz çocuk ailesinin ilgisini çekebilmek için sadist yollar kullanabilir. Özellikle yaşamın ilk yıllarında çocuğun anne ve baba ile ilişkisi gelecekteki yaşamını ve kişiliğini etkiler.

Anne ve çocuk arasındaki bağ, ailenin rolü, çocuğun kişiliğinin oluşumunda en büyük faktörlerdir. Güçlü anne-çocuk ve aile bağları, psikolojik olarak sağlıklı bir bireyin büyümesini ve böylece sağlıklı bir toplumun gelişmesini sağlar. Kevin Hakkında Konuşmalıyız filminde de bunun bir örneğini görüyoruz.

Us Psikoloji’yi Instagram‘dan da takip edebilirsiniz.

Give a Comment